Balık ve kabuklu deniz ürünlerinin yetiştiriciliği aşamasında maruz kaldıkları stres faktörlerini ve bunlara verdikleri tepkileri daha iyi anlamak, bunların yaşam koşullarını iyileştirmek ve üretim verimini arttırmak için kilit bazı soruların yanıtlarını sunacak ve yetiştirme stratejilerinin geliştirilmesine katkı sağlayacak.
Su ürünleri yetiştiriciliğinde, operasyonun verimliliğinin yüksek olmasının en önemli kriterlerinden birisi kültüre alınmış olan türlerin, yetiştiricilik alanı içinde yaşadıkları stresi minimize edilmiş olunması. Büyümede önemli bir baskılayıcı olan stres faktörü ne kadar azsa elde edilen sonuç o kadar iyi olur.
Daha güçlü bir yetiştiricilik operasyonu ve sonuç olarak da daha sürdürülebilir protein elde etmek için yaygın olarak yapılan balık ve çift kabuklu yetiştiriciliğinde türlerin çevre baskılarına verdikleri tepkiler araştırılıyor. Roslin Enstitüsü’ndeki araştırmacıların başlıca ilgi alanlarından birisi de bu.
Enstitüdeki ekip, balıklardaki stres belirtilerini tanımanın yollarını araştırmak ve strese tepkilerinin nesiller boyunca aktarılıp aktarılamayacağını anlamak için balık DNA’sını inceleyecek. Elde edilen bulguların sağlık ve refah sağlayan üreme stratejileri geliştirmek için kullanılacak.
Proje, sürdürülebilir bir şekilde yetiştirilen, yüksek refah düzeyine sahip, kaliteli protein üretirken aynı zamanda artan küresel protein talebini karşılamaya yardımcı olmayı amaçlayan, asıl hedefi balık ve deniz ürünleri yetiştiriciliğinde refahı ve sürdürülebilirliği geliştirmek olan €6M değerinde bir dizi çalışmanın bir parçası.
Araştırmayı yürüten bilim insanları, önemli Akdeniz balık türlerinde strese neden olan aşılama ve elleçlemeye verilen tepkileri inceleyecekler. Bunun başında ise aşılama ve aşılama işinin balıklar üzerinde yarattığı etkileri anlamaya çalışmak var. Önemli bir stres faktörü olan aşılamanın yarattığı etkilerin biyolojik belirtilerini – örneğin stres hormonları ve balıklar tarafından çevrelerine salınan diğer molekülleri – tanımlanmak ve ölçmek, araştırmanın başlıca yanıtını aradığı sorular.
Bunun için, stres tepkilerinin kalıtsal olup olmadığını anlamaya çalışacak ve stresle ilgili DNA bölgelerini belirlemek için farklı stres tepkileri gösteren balıkların genetik kodları karşılaştırılacak. Ayrıca sonuçlarını, dayanıklılığa bağlı fiziksel özellikler de dahil olmak üzere stres tepkileri için test etme yöntemlerini geliştirmek için kullanılacak. Bulgular, DNA’sı strese dayanıklı olduklarını gösteren hayvanları tanımlamanın yollarını sağlayacak ve bu da balık ve kabuklu deniz hayvanlarının üreme refahının iyileştirilmesine yardımcı olacak.
Balıkların yanına, tüm dünyada önemli bir pazara sahip olan kabuklu deniz ürünleri de ekibin ilgi alanında. Daha fazla araştırma, Manila istiridyelerinin DNA’sı üzerinde yapılacak ve genetik kodlarının, ortak bir parazit olan P. olseni’den kaynaklı artan hastalık tehdidini ve ısınan bir iklimde ortalamadan daha sıcak su sıcaklıkları dönemlerini önlemeye yardımcı olabilecek bölgelerini belirlemeyi hedefleyecek.
Sonuçlar ayrıca balık ve deniz ürünlerini içeren araştırmalarda iyi refah uygulamalarını destekleyecektir. Dört yıllık eğitimler, Avrupa Komisyonu tarafından finanse edilmektedir.
Balıkların ve deniz ürünlerinin strese nasıl tepki verdiğini anlamamız ve bulguları üreme stratejilerine dahil etmemiz çok önemlidir, böylece hayvanlar gıda üretim sistemlerinde iyi sağlık ve refah yaşayabilirler. Araştırmamız, sağlık ve refah konusunda yeni bilgiler edinmeye ve balık ve deniz ürünleri türlerinde stresi izlemek için invaziv olmayan araçların geliştirilmesine yardımcı olmalıdır. dedi Edinburgh Üniversitesi’ndeki Roslin Enstitüsü’nden Dr Tim Bean.